Anasayfa

Yayınlar


Seminerler Dizisi

 

KUÇURADİ, İoanna (ed.), İnsan Haklarının Felsefi Temelleri, 2009 (üçüncü baskı)

Bu kitap, 1980 yılında yapılan, insan haklarına ilişkin bir uluslararası seminerde sunulan bildirilerden oluşuyor. Yirmi yıl sonra, o zaman söylenenleri okuyan için öğretici bir kitap olsa gerek. Dünyada ve Türkiye'de hangi konularda yol alındığını, hangilerinde yerinde sayıldığını görmemize yardımcı olabilecek bir kitaptır.

KUÇURADİ, İoanna (ed.), Türk Felsefe Araştırmalarında ve Üniversite Öğretiminde Alman Filozofları, 1986  yayın 2

Kitap, Türk felsefe dünyasindaki kimi Alman filozoflari üzerinedir. Arslan Kaynardag, Hitler Almanyasi'ndan Atatürk Türkiyesi'ne gelen bilim adamlarından önemli bir kısmını oluşturan filozofları ve bu gelişle başlayan felsefe alanındaki Türk-Alman işbirliğini; Cemil Akdoğan ise bu filozolardan biriyle gelen neopozitivizmin Türkiye'deki öyküsünü anlatıyor. İoanna Kuçuradi'nin “Nietzsche: Çağı ve Çağımız”, Bedia Akarsu'nun “Max Scheler: İnsan Olma Sorunu”, Yusuf Örnek'in “Bilimde, Felsefede ve Politikada Karl Jaspers” başlıklı yazıları, bu filozofları meslekten olmayan okuyucuya, çağdaş felsefeye olan katkıları bakımından tanıtmayı amaçlıyor.

KUÇURADİ, İoanna (ed.), Dünya Problemleri Karşısında Felsefe, 1988

Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanan bu kitapta, 1980’de düzenlenen, “İnsan Haklarının Felsefî Temelleri” konulu seminerin bir devamı olarak 1986’da, Barış Yılında düzenlenen uluslararası bir seminerde sunulan bildirileri bulacaksınız. Kimi dünya problemlerine düşünülmüş çözüm yolları, yeterli oldu mu? Yoksa, bu düşünülmüş çözüm yolları yeni dünya problemleri mi yarattı? Bu sorular üzerine düşünmek isteyenlerin okumasında yarar olan bir kitap.

KUÇURADI, Ioanna (ed.), Philosophy Facing World Problems, 1988

Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanan bu kitapta, 1980’de düzenlenen, “İnsan Haklarının Felsefî Temelleri” konulu seminerin bir devamı olarak 1986’da, Barış Yılında düzenlenen uluslararası bir seminerde sunulan bildirileri bulacaksınız. Kimi dünya problemlerine düşünülmüş çözüm yolları, yeterli oldu mu? Yoksa, bu düşünülmüş çözüm yolları yeni dünya problemleri mi yarattı? Bu sorular üzerine düşünmek isteyenlerin okumasında yarar olan bir kitap.

KUÇURADI, Ioanna (ed.), The Idea of Development. Between its Past and its Future, 1993

Ideas play a more crucial role in history than they appear to do at first sight. If not sufficiently scrutinized, they sometimes lead to results far divergent from t h e initial intentions of those who put them forth as lines of orientation for practice. This seems to be also the case with the idea of ‘development', which has marked social and political practice in the second half of the Twentieth Century.  

In this volume philosophers from different parts of world, discuss, and attempt to evaluate, from epistemological and ethical points of view, the idea of development, as the principal objective of national and international policies during the past few decades.

KUÇURADI, Ioanna (ed.), Philosophy and Cultural Development, 1993

Development given as the main objective to national and international policies in the fifties, but understood merely as e c o n o m i c development -and what is more, as unlimited industrial production in so-called developed countries and as increase of the per capita income and industrialization in the developing ones-, not only failed to fulfill the relevant expectations, but also created its own undesirable facts: some of the global problems which the world community had to tackle in the past few decades and which still occupy its agenda.

In the face of these problems the idea of “cultural development” was brought as an additional objective for these policies.

The reason of attempting a philosophical scrutiny of idea of “cultural development” is the part this “development” seems to play in the creation of some other “undesirable” facts of the present-day world -a part apparently due to the ambiguity in the understanding of this idea, which leads to incompatible orientations and practices. This volume is an expression of the wish to contribute to an early diagnosis of the role that this ambiguity just now plays, so that “cultural development” does not share the fate of the idea of (economic) development.

KUÇURADI, Ioanna (ed.), The Idea and the Documents of Human Rights, 1995

The most significant achievement of the Twentieth Century is, probably, the importance ascribed to t h e i d e a of human rights. and perhaps the most significant endeavour of the world community in the second half of the Twentieth Century is its attempt to codify these ethical demands in declarations, covenants, charters and similar instruments expected to have universal validity. Yet besides the unscrupulous murder, torture and social injustice, which continue to prevail in our world, recently we also see gaining ground tendencies to promote demands unnoticeably undermining the efforts to protect human rights. What are our shortcomings?

The present volume is an attempt to bring into focus one of these shortcomings: the lack of clear knowledge of what human rights are, which seems to be the origin of various discrepancies within and between international human rights instruments -discrepancies that in many countries often block the way of those who work for the protection of human rights.

KUÇURADİ, İoanna- PEKER, Bülent (ed.), Elli Yıllık Deneyimlerin Işığında Türkiye'de ve Dünyada İnsan Hakları, 2004 (ikinci baskı)

Bu kitap, 1998 yılında, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 50. yılında düzenlenen uluslararası bir konferansta sunulan bildirilerden oluşuyor. İnsan hakları araştırmaları ve tartışmalarının yüzyılımızın sonlarındaki durumunu yansıtan yazılar insan haklarıyla ilgili bazı teorik tartışmalara ve bunların gerçeklikteki yansımalarına ışık tutuyor; aynı zamanda da, yaşanan problemler karşısında, insan hakları araştırmalarını ve eğitimini geliştirme yönlerine ilişkin bazı yeni sorular ve düşünceler getiriyor.

TEPE, Harun (ed.) , Etik ve Meslek Etikleri, 2015 (üçüncü baskı)

Son yıllarda meslek etiklerinden daha sık söz edilmeye başlandı. Çesitli mesleklerde karşılaşılan etik sorunların gittikçe daha fazla farkına varılmasıyla birlikte meslek etiklerinin sayısı da arttı. Etik sorunları aşmak için her meslek kendi meslek ilkelerini geliştirmeye girişti. Sonuçta nerdeyse meslek sayisi kadar ‘etik' ortaya çıktı.  

Bu durum akla şu soruları getirmekte: “Bir mesleğin yapılmasi sırasında karşılaşılan etik sorunlar, günlük yaşamda karşılaşılan etik sorunlardan farklı mıdır?', ‘Yoksa farklı mesleklerde, çözümleri o mesleğe özgü kimi bilgiler de gerektiren, ayni türden etik sorunlarla mı karşı karşıyayız?”. Kitapta yer alan yazılar bu ve benzeri soruları ele alarak, meslek etiklerine farklı bir yaklaşımın gerekli olduğuna dikkati çekmektedir.

GÜRİZ, Adnan (ed.), Adalet Kavramı, 2013 (üçüncü baskı)

Bu kitap, 17-18 Aralık 1992 tarihlerinde Ankara'da düzenlenen “Adalet Kavramı” seminerinde sunulan bildirilerden oluşuyor. Adalet konusuna disiplinlerarası bir yaklaşımı okuyucuya sunuyor. Kitap, dilimizde, adalet konusundaki ilk eser olma özelliğini de taşıyor.

KUÇURADİ, İoanna (ed.), Barışın Felsefesi, 2013 (ikinci baskı)

Bu kitap, iki tür yazıdan oluşuyor. Bir kısım yazılar Kant’ın bazı kavramları ile düşünceleri üzerine yoğunlaşıyor, yaygın anlama biçimleriyle hesaplaşıyor veya onlara yeni bir ışık tutuyor ve Kant’ın bu düşüncelerinin yaşamımız için önemi konusunda çıkan sonuçlara işaret ediyor.

Bir kısım yazılar da, Kant’ın bu kavramlara dayanan varış anlayışının gerçekleştirilebilirliğinin siyasal koşulları –örneğin Volkerbund dediği kuruluş– üzerindeki düşüncelerini inceliyor. Birleşmiş Milletlerin dünya barışını sağlaması şöyle dursun, savaşları önleyememesinin bunca tartışıldığı günümüzde, Kant’ın bu konudaki söyledikleri bizlere düşünme malzemesi sağlıyor.

ÇOTUKSÖKEN, Betül-TEPE, Harun, Çocuklar için Felsefe Eğitimi, 2015 (ikinci baskı)

“Oğuz Atay, Tutunamayanlar’ın bir yerinde kahramanına, lüzumu kadar sorumuz olmadığını ama lüzumundan çok cevabımız olduğunu söyletir. Çok haklı. Çok cevabımız, ama pek az sorumuz var. İnsanlığın soru açığını felsefe yapanlar ve çocuklar kapatmaya çalışıyor.

Felsefe yapanlar ile çocuklar arasında başka bir ilişki daha var: Çocuklar, inatla, ısrarla, sorularının hakkını ararlar. Eğer yol üstünde buldukları cevaplarla tatmin olmadan, cevap istiflemenin baştan çıkarıcılığına kapılmadan büyüyebilir, yaş alabilirlerse, yani içlerindeki çocuğu koruyabilirlerse, ileri yaşlarda yapmayı sürdürdükleri şeye felsefe deriz.”

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu, MEB ve Türkiye Felsefe Kurumu’nun ortaklaşa gerçekleştirdikleri İlk ve Ortaöğretimde Felsefe Çalıştayı’nın bildirilerini bir araya getiren bu kitap, felsefe öğretmenleri ve uzmanlarının ülkemizdeki ve dünyadaki felsefe eğitimine ilişkin görüşleri yanında çocuklar için felsefe kitapları yazan yazar ve yayınevlerinin görüşlerini de ortaya koyarak ülkemizdeki felsefe eğitimine ışık tutmaya çalışmaktadır.

ERDEM, H. Haluk-GÜNAY, Mustafa (ed.), Hierapolisli bir Filozof Epiktetos, 2014

2500 yıl önce Anadolu’nun Batı Ege kıyı şehirleri başta olmak üzere, felsefi düşüncenin doğuşuna tanık oluruz. Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde yaşamış filozofların ve düşüncelerinin anımsanmasının ülkemizde felsefi düşüncenin gelişimi ve geleceği açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu düşünceden yola çıkarak, çeşitli Anadolu şehirlerinde yaşamış olan filozoflardan kimilerini bir dizi etkinlik düzenleyerek gündeme getirmek istedik. Böylece düşünceleriyle insanlık kültürüne değerli katkılarda bulunmuş ve silinmez izler bırakmış bu filozofların -içinde yaşadıkları kültür ortamlarını göz önüne alarak- yeniden hatırlanması, düşüncelerinin çeşitli yönleriyle tartışılması, hem felsefenin kendi insanımızla daha da yakınlaşmasını sağlayabilecek hem de kültür tarihimizde felsefenin serüvenini ortaya çıkarılabilecektir.

Elinizdeki kitap, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Felsefe İhtisas Komitesi, Türkiye Felsefe Kurumu ve Pamukkale Üniversitesi’nin işbirliğiyle 2-3 Kasım 2012 tarihlerinde Denizli'de düzenlenen "Hierapolis/Pamukkale'de Felsefeye Yolculuk" başlıklı bilimsel toplantıda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.

 

KETENCİ, Taşkıner-TOSUN, Cengiz Mesut (ed.), Yükseköğretimde Felsefe Eğitimi, 2014

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Felsefe İhtisas Komitesi ülkemizde felsefe eğitiminin durumunu ve sorunlarını ortaya koymak amacıyla 29-30 Eylül 2011 tarihleri arasında Ankara’da düzenlediği “İlk ve Ortaöğretimde Felsefe Çalıştayı”ndan sonra, Mersin Üniversitesi ve Türkiye Felsefe Kurumu’nun işbirliğiyle 30-31 Mart 2012 tarihleri arasında Mersin’de “Yükseköğretimde Felsefe Eğitimi Çalıştayı”nı gerçekleştirildi.

Ülkemizde bugün 50’yi aşkın felsefe bölümü bulunmaktadır. Bu durum ülkemizin farklı köşelerinde, farklı koşullar altında, farklı öğrenci profilleriyle, farklı anlayışlarla eğitim veren bölümlerden oluşan zengin bir akademik kültür birikiminin göstergesidir. Ne var ki, bu kültür bir yandan ortak sorunlarla, diğer yandan da her bir bölüme özgü sorunlarla akademik etkinliklerini sürdürmektedir.

Sorunları çözmenin başlangıcı sorunlarla yüzleşmekten geçer. Bu kitap yükseköğretim düzeyinde ülkemizde felsefe eğitiminin sorunlarıyla yüzleşme ve çözüm yolları arama çabalarının ürünüdür. Yükseköğretim alanında emek verenlerin “Yüksek Öğretimde Felsefe Eğitimi Çalıştayı”nda sundukları bildirileri bir araya getiren bu kitap ülkemizde yükseköğretim düzeyinde felsefe eğitimine ışık tutmaya çalışmaktadır.  

ÇÜÇEN, A. Kadir-TEPE, Harun (ed.), Miletli Filozoflar Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes, 2015

“Anadolu’da doğup büyümüş olmak, bu topraklarda yaşamak, çoğumuzun farkında olmadığı bir ayrıcalıktır. Çünkü bu topraklarda dokuz-on uygarlık –Urartu, Hitit, Frigya, Lidya, Troia, İonya, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı uygarlıkları− yeşermiş ve birbirini etkilemiştir…. Bu dokuz-on uygarlığın yeşerdiği bu topraklar, aynı zamanda felsefenin ve felsefî bilgiye dayanan bilgeliğin de kaynağını bulduğu topraklardır…

Felsefeyi başlatanlar olsun olmasın, Miletos’lu üç filozof/bilim insanı, elimizdeki kaynaklara bakarak konuşursak, düşünce tarihinde bir dönüm noktasıdırlar…. ‘Anadolu’da Felsefeye Yolculuk’ projesiyle, topraklarımızda gerçekleşen düşünce başarılarına, kitapların dışında, yaşadıkları yerlerde sahip çıkmak istedik.”

İoanna Kuçuradi

Bu kitap UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Felsefe İhtisas Komitesi’nin, Türkiye Felsefe Kurumu ve Adnan Menderes Üniversitesi Felsefe Bölümü ile birlikte 8-9 Kasım 2013 tarihlerinde Aydın’da gerçekleştirdiği, felsefeci ve arkeologların katıldığı Anadolu’da Felsefeye Yolculuk III, “Miletli Filozoflar: Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes” başlıklı sempozyumun bildirilerini biraraya getirmektedir. 

TEPE, Harun-ÇOTUKSÖKEN, Betül (ed.), Sinoplu Bir Filozof Diogenes, 2015

“Diogenes’in dâhil edildiği akım bir yaşayış biçimini yansıtır: köpeksi, kynik. Akımın temsilcileri de bu adı benimsemiştir. Aşağılayıcı bir kelime olduğu belli, ama sokak köpeğinin boynundan bağlanmadığı, özgür olduğu da düşünülmeli...

Diogenes’in en çok bilinen cümlesi Büyük İskender’e söylediğidir. İskender, Aristoteles’in öğrencisiydi; babası Filip filozofu sarayına çağırmıştı. İskender’in “Eğer İskender olmasaydım Diogenes olmak isterdim” deyişi, hocasından çok bir köpeksiye saygısını gösterir. O komutan o filozofa kendisinden bir istekte bulunmasını söylediğinde, “güneşime engel olma yeter” (yaygın bilinen şekliyle “gölge etme başka ihsan istemem”) cevabını alınca daha da saygı duymuş olmalı” (Uluğ NUTKU).

Bu kitap UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Felsefe İhtisas Komitesi’nin, Türkiye Felsefe Kurumu ve Sinop Üniversitesi Rektörlüğüyle birlikte 19-20 Nisan 2013’te Sinop’ta gerçekleştirdiği Anadolu’da Felsefeye Yolculuk II, Sinoplu Bir Filozof: Diogenes başlıklı sempozyumun bildirilerinden oluşmaktadır.

KUÇURADİ, İoanna-ERDEM, H. Haluk-GÜNAY, Mustafa (ed.), Urlalı bir Filozof Anaksagoras, 2018

Elinizdeki kitap Türkiye Felsefe Kurumunun düzenlediği “Anadolu’da Felsefeye Yolculuk” başlıklı toplantı dizisinin dördüncü durağında yapılan ve metinleri bize ulaştırışan konuşmalardan oluşuyor.

Antikçağdan günümüze kadar Anadolulu filozof, bilgin, düşünür ve bilim insanının dünya uygarlık tarihine kattıklarına ve bu insanların yaptıklarıyla oluşmuş Anadolu kültürüne sürekliliğinde ışık tutan, bu kültürün dünya kültürüne katkılarını anımsatan, yıllarca sürebilecek bu çalışmamızın –Nietzsche’nin terimleriyle hem “anıtsal” hem de “antikacı” tarih çalışmamızın– ürünlerinin günümüz için bir ilham kaynağı olmasını diliyoruz.

 

 

 

 

 

Türk Felsefesi ya da Simurg Dizisi

 

KUÇURADİ, İoanna, Uludağ Konuşmaları, 2017 (altıncı baskı)

Kitap, İoanna Kuçuradi'nin Uludağ Üniversitesinin Eğitim Fakültesi öğrencilerine yaptığı üç konuşmadan oluşuyor.  

Temelini yazarın bir bütün olarak felsefe görüşünde bulan bu Konuşmalar, sürekli gündemde bulunan, ama kullananların bunlarla ne kastettikleri pek belli olmayan üç terime -:‘özgürlük’, ‘ahlâk’ ve ‘kültür’e-, anlaşılması ön felsefe bilgisi gerektirmeyen bir dille ışık tutuyor.

TEPE, Harun, Etik ve Metaetik, 2011 (ikinci baskı)

Bu kitap, “bilimsel felsefe”nin etikte bir yansıması olan ve Anglo-Amerikan felsefe dünyasında bugün etikle en yaygın uğraşma yolu olan metaetik üzerine, ülkemizde yayımlanan ilk çalışmadır.  

Harun Tepe bu çalışmasında, etik alanında metaetik ile kural getiren (normatif) etik yaklaşımlarını benimseyenler arasındaki tartışmayı serimlemekte, bu tartışmanın kaynağına ve sonuçlarına ışık tutmakta, ayrıca da etikteki bu yaklaşımların özgün bir değerlendirmesini yapmaktadır.

DİNÇER, Kurtuluş, Bilimsel Açıklamada Hempel Modeli, 1993

Günlük yaşamda olduğu kadar çeşitli bilimlerde de önemli bir bilme yolu olan “açıklama”, günümüz Bilim Felsefesinin ana tartışma konularından biridir. C.G. Hempel'in “açıklama modeli” bu alanda en yaygın olanı ve belki de en çok eleştirilenidir.

Ne var ki, bu eleştirilere baktığımızda, bunların da Hempel'in bu “modeli” oluştururken dayandığı aynıçerçeve içinde yapıldığı kitapta gösteriliyor ve Bilim Felsefesinin ana konularından biri olan “açıklama” konusunda okuyucuya düşünme fırsatını sağlıyor.

KUÇURADİ, İoanna, Nietzsche ve İnsan, 2016 (altıncı baskı)

Nietzsche'nin, yüzyirmi-yüzotuz yıl önce, insanlar ve değerlerle, çağı ve çağımızla ilgili söylediklerini doğru anlayabilmek, onun bütün yazdıklarını birbiriyle ilgilerinde okumayı gerektiriyor.

Böyle bir okuma, insanlığa adım attıran düşünce ve kavramların getirildikten çok sonra dünyamızı etkileyebildiğini, bu etkilemenin ise bazı rastlantılara bağlı olduğunu görmemizi olanaklı kılıyor.  

Ama böyle bir okuma, aynı zamanda, bir filozofun getirdiği düşünce ve kavramların, bağlantılı oldukları sorunlardan koparılarak ele alındığı zaman, nasıl yanlış anlaşılabildiğini, nasıl ezbere kullanılabildiğini de görmemize yardımcı oluyor; bu da, günümüzün en önemli sorunlarından biri olan ve yaşamın her alanında kendini gösteren kavram kargaşasını dert edinenlerimize, bu kargaşanın nasıl aşılabileceği konusunda bazı ipuçları yakalayabilmeyi sağlıyor.

KUÇURADİ, İoanna, Etik, 2018 (yedinci baskı)

Bu Etik 1970’lerin başında ilk yayımlandığı sıralarda, etik sorunlarla uğraşmak bugün olduğu gibi moda değildi. Geçen otuz-otuzbeş yılda etik, felsefede en çok uğraşılan alanlardan biri oldu, çeşitli meslek etikleri dünyada da bizde de bir patlama gösterdi.

Ne var ki, dünyadaki siyasal ve bilimsel gelişmelerin yarattığı gereksinimlerden dolayı, ‘etik’le çok uğraşılmakla birlikte, etiğe bakış değişmemiştir. Etik bugün de bir normlar alanı olarak görülmekte ve ondan, bize yaşarken ne yapmamız gerektiğini söylemesi beklenmektedir. İoanna Kuçuradi'nin Etiği ise, insanların başka insanlarla ve kendileriyle ilişkilerine ve bu ilişkilerde eylemde bulunurken karşılaşılan değer sorunlarına, bu arada da normlara ilişkin sorunlara bir ışık tutma girişimidir. Birkaç yoldan ortaya koymaya çalıştığı şey, yaşarken doğru ya da değerli eylemde bulunabilmenin bir bilgi sorunu olduğu, birkaç çeşitten bilgiye bağlı bir sorun olduğudur.

KUÇURADİ, İoanna, İnsan ve Değerleri, 2016 (altıncı baskı)

Aynı insanların, aynı eylemlerin, ayni olayların, aynı durumların farklı şekillerde değerlendirilmesi insan dünyasının bir olgusudur.

Bu olgu kimi düşünürleri “değerlerin göreli olduğunu” ileri sürmeye ve bundan eylemle ilgili sonuçlar çıkarmaya götürmüştür. Kimi filozoflar da bu sava karşı “değişmez, evrensel değerler olduğunu” temellendirmeye çalışmıştır.  

Değişik ve değişken dünya görüşlerinin varlığı, ayrıca da aynı konularda değişik ve değişken normların çokluğu olgusu, yüzyılımızda çoğulculuğun bir ideal haline getirilmesine yol açmış; bu çoğulculuk da, yüzyılımızın ikinci yarısında kimi düşünürleri bütün görüşlerin ve normların “eşdeğer” olduğunu ileri sürmeye götürmüştür.

Kitap bu iki yönlü olguyu bir açıklama girişimi, aynı zamanda da değerlendirme fenomenine ve değerlere görelilik-mutlakçılık seçenekleri dışında bir ışık tutma çabasıdır: bunların ne olduğuna ışık tutma çabasıdır.

KUÇURADİ, İoanna, Schopenhauer ve İnsan, 2013 (üçüncü baskı)

Schopenhauer ve İnsan, özellikle insan-kişi ayırımı üzerinde yapılmış bilimsel bir çalışmadır.

İnsan, toplum teki olarak değil de kişi olarak ele alındığında ve kişi başarıları insan başarılarından ayırd edildiğinde, karşımıza insanin basarı alanlarının yeni değerlendirmeleri çıkıyor. Yaşayan, araştırma ve sanat yapan insan ile, yine yasayan, araştırmada ve sanatta yaratıcı olan kişi arasında bir ayırım yaparak ve cinsini temsil eden insan ile, insana insan adini taşımağa lâyık kılan insan arasındaki farkları göstererek, insan problemine net bir ışık tutuyor bu eser. Günümüzde insan problemi nerelere itilmek isteniyor? İnsan ile kişi görüşü arasındaki ayırımın nerelerine sıkı sıkıya bağlı olan insan probleminin itilmek istendiği farklı yönler, bu eserin okunmasıyla bilinçlenecek bizlerde.

KUÇURADİ, İoanna, İnsan Hakları Kavramları ve Sorunları, 2018 (dördüncü baskı)

İoanna Kuçuradi insan hakları ve hukuk-devlet-siyaset felsefesi yazılarını bir araya getirdiği bu kitapta, özellikle felsefi bilgiyle temellendirilmiş açık bir insan hakları kavramının önemi üzerinde duruyor. İnsanın değerinin bilgisine dayanan kendi insan hakları kavramından yola çıkarak, insan haklarının korunabilmesi ve ihlallerinin önlenebilmesi için nasıl bir hukuk, devlet ve siyaset anlayışıyla hareket edilmesi gerektiğini tartışıyor. Bu tartışmayı yaparken bir yandan teorik sorunlara diğer yandan da bu teorik sorunların yol açtığı pratik sorunlara değinerek, bunlarla nasıl basa çıkılabileceğine yönelik önerilerde bulunuyor.

Bu kitap, ülkemizde bu alanda gerek teorik gerekse pratik düzeyde iş görenler bakımından önemli bir boşluğu dolduracak niteliktedir.

KUÇURADİ, İoanna, Sanata Felsefeyle Bakmak, 2016 (altıncı baskı)

Yazarın altı yazısından oluşan bu kitabın ilk, uzun yazısında Max Scheler, Nietzsche ve yazarın trajik olanla ilgili görüşleri ortaya konuyor ve bir tür değerler çatışması olarak görülen trajik, edebiyat eserleriyle örneklendiriliyor.

Diğer yazılarda ise, edebiyat eserlerinin neyi, nasıl gösterdiği sorusu ve bir edebiyat eserini doğru değerlendirmek için izlenecek yol üzerinde duruluyor, bir yazıda ise şiir çevirilerini değerlendirme konusu ele alınıyor ve Homeros’un Türkçe çevirileri değerlendiriliyor. 

KUÇURADİ, İoanna, Çağın Olayları Arasında, 2016 (beşinci baskı)

Kitap iki ana bölümde toplanan 12 yazıdan oluşuyor. Birinci bölümdeki yazılar, çağın sorunlarına felsefî bilgiyle ve etik değer bilgisiyle eğitilmiş bir gözle bakınca görülenler ortaya konuyor; ikinci bölümde ise felsefede ve felsefe tarihinde “bilimsel” araştırma yapmanın örnekleri veriliyor.

UYGUR, Gülriz, Hukukta Adaletsizliği Görmek, 2016 (ikinci baskı)

Masum olmayan bir dünyada yaşıyoruz. İnsanların yüzlerinin unutulduğu, kendi yüzümüzü unuttuğumuz ve değerlerin çok kolayca harcanabildiği bir dünyada… Böyle bir dünyada insanın yüzünü görmek nasıl mümkündür? Gönül gözüyle görmek ne demektir? Hukuk, insanları görünmez kılmaktadır. Kişileri/yüzleri görünmez kılarak kendisi adaletsizliğe yol açan bir kurumun, adaletsizlikleri görmesi mümkün müdür? Bu kitapta Gülriz Uygur, bu ve benzeri soruları sormakta ve Küçük Prens, Asılacak Kadın ve Okuyucu gibi romanların eşliğinde, onları yanıtlamaya girişmektedir.

TEPE, Harun, Varlık ve Bilgi, Ontolojik Yaklaşımla Felsefe Yapmak, 2017

Ontolojik yaklaşım, “nesne edinilenin varlıkça yapısına ve neliğine yönelen ve bağlantılarını olduğu kadar diğer şeylerle ilgisini ve onlardan farkını gören bakıştır”. Bu kitapta yer alan yazılar bilgi sorunlarını ontolojik bir yaklaşımla ele almanın elverişliliğine dikkat çekmektedirler. Ama bu, ne bilmenin zihinsel bir edim olduğunun (epistemolojik bakışın), ne de bilgilerin yalnızca sözcüklerle ifade edilebildiğinin (dilsel bakışın) yadsınması veya önemsiz görülmesidir. Öte yandan, dil, sözcüklerden oluşsa bile, varolan herşeyin sözcükler olmadığı; “varolan” da bir sözcük olsa bile, dünyanın farlı türden varolanlardan oluştuğu ve bunların bilgilerinin de bazı farklılıklar taşıdığı da açıktır.

Bu kitap işte bu ve benzeri düşünceleri tartışan yazılardan oluşmaktadır. Zeitgeist’a aykırı yazıların da okunabileceği ve yararlı olabileceği umudu ve beklentileriyle yayımlanmasına karar verilmiştir.

İYİ, Sevgi, Çağımızda Metafizik Sorunu, 2018

20. yüzyılda metafizik sorununa yönelik yaklaşımlarda önyargılı bir tutum göze çarpmaktadır. Yüzyılımızda metafiziğe ilişkin ortaya çıkan bu olgu karşısında araştırılması düşünülen soru şöyle dile getirilebilir: ‘Metafizik’ kavramını belirli bir yönde içeriklendirerek metafiziğe karşı çıkmak ya da tersine, metafiziği savunmak ne ölçüde bilgisel bir temele oturtulabilir? “Metafizik Nedir?” sorusuna, metafiziğe olumlu ya da olumsuz değer yüklenmeksizin yanıt verilemez mi? Ayrıca 20. yüzyılın bu olgusuna kaynaklık eden bu bilim-metafizik karşıtlığı düşüncesinin dayanağı nedir?

Bu kitapta 20. yüzyılda metafizik sorununa ayrıntılı şekilde eğilmiş üç filozofun Bergson, Heidegger ve Carnap’ın düşünceleri üzerinde durulmaktadır.

KUÇURADİ, İoanna, Ahlâk, Etik ve Etikler, 2019

Son yıllarda ‘etik’ sözcüğü moda olduğu halde, bu sözcüğü kullananlar ondan farklı farklı şeyler anlıyor. Böylece aynı “şeye” farklı adlar, farklı “şeylere” de aynı ad verilmiş oluyor. Bu da, değer sorunları olan etik sorunları yaşamda görmeyi engelliyor, dolayısıyla etik bilgisinin aydınlattığı bir yaşam sürmek isteyenlere bu bilgiyi sağlayamıyor.

Çoğu farklı zamanlarda, şu veya bu vesileyle yapılmış konuşmaların metinleri olan bu kitaptaki yazılar, Felsefenin diğer alanları gibi bilgisel bir alan olan Etiğin alanına giren değerlendirme, değer, değerler, anlam gibi kavramlara ışık tutmayı ve okuyanın bu kavramların bilgisine dayanarak olan bitenlere bakabilmesine yardımcı olmayı amaçlıyor.

 

AKATLI, Füsun, Edebiyat Eserlerini Doğru Değerlendirme Problemi ve İki Çağdaş Düşünür: I. A. Richards ve N. Hartmann, 2021

Yalnızca felsefeyle uğraşanların değil, edebiyat eserlerinin okuyanlara neleri kazandırabileceği üzerine düşünmek isteyen herkesin çok yararlanacağı bir kitap. Kitapta ele alınan konular, bir yandan bir edebiyat eserinin bilgisine nasıl ulaşılabileceğini gösteriyor; diğer yandansa yaşarken farkına varamadığımız, ancak insan yaşamının zenginliğini oluşturan yaşantı ve eylem olanaklarının nasıl görülebileceğine bir örnek oluşturuyor.

 

KART TEPE, Berfin, Erdem Etiği. Aristotelesçi Kökenlerinden Günümüze, 2022

Bu kitap, kökenleri Aristoteles’e kadar gitmesine ve ondan köken almasına karşın, etikte yeni bir kuram olarak ortaya atılan erdem etiği üzerine ülkemizde yapılan ilk çalışmadır.

Kendisini “teleoloji” ve “deontoloji” kuramlarına alternatif, “yeni” bir kuram olarak sunan erdem etiği, erdeme ve karaktere verdiği önem ve öncelik bakımından onlardan ayrılmaktadır.  Etiğin eylem merkezli değil, eyleyen merkezli olması gerektiği, etikte tek başına eylemin değil, erdemli eylemin ve eylemde bulunan kişinin yapısının merkezde olduğu ileri sürülmektedir.  

Erdem etiğinin ana savlarını, onun iki karşıt “normatif” etik kuram olarak sunulan deontolojik ve teleolojik kuramlar karşısındaki yerini eleştirel bir bakışla ele alan bu çalışma, özellikle etik kuramlar ve erdem etiği konusunda bilgi edinmek isteyenler için özgün bir temel kaynak niteliğindedir.

Çeviri Dizisi

 

HEIDEGGER, Martin, Metafizik Nedir?/ Was ist Metaphysik?, çev. Yusuf Örnek, 2015 (dördüncü baskı)

“Metafizik nedir?” sorusu, Heidegger'in yaşamı boyunca hep yeniden üzerinde düşündüğü, hep yeniden ele aldığı bir soru olmuştur.  

Kitapta, Heidegger tarafından metafizik konusunda farklı zamanlarda kaleme alınan üç metin ve bu metinlerin anlaşılmasına yardımcı olan Richard Wisser'in bu metinler üzerine bir yazısı –Almanca ve Türkçe olarak– yer alıyor.

KANT, Immanuel, Pratik Aklın Eleştirisi / Kritik der praktischen Vernunft, çev. İoanna Kuçuradi, -Ülker Gökberk -Füsun Akatlı, 2016 (altıncı baskı)

Kant'ın üç Eleştirisinden ve Etikle ilgili iki ana yapıtından biri olan Pratik Aklın Eleştirisinin orijinal metniyle birlikte yayımlanan bu çevirisi, ilk defa 1980’de yayımlanmıştı. Çoktan tükenmiş olan bu çevirinin üçüncü baskısını, etik sorunların ülkemizde ve dünyada gündemde olduğu ve bu sorunlara kültürel yaklaşımların yaygınlık kazandığı bir zamanda okurlarımıza sunmaktan, böylece de i n s a n ı temel alan ve insan olan herkese seslenen bir Etik örneğini vermekten mutluluk duyuyoruz. Ne zaman ve nerede olursa olsun, etikle ciddî olarak ilgilenen herkesin okuması gereken bir kitap.